ALKALİ BESLENME

“ Alkali “ her derde deva mı?

Kilo vermek uğruna neler yapmadık ki? Denemediğimiz bir şey kaldı mı acaba. her yeni çıkan, her yeni bir şey vaat eden, sanki yıllardır beklediğimiz o mucize kilo verme yöntemi gibi geliyor bize. Dukan diyeti, Karatay diyeti, 7 si bir arada özel formüller ve daha birçoğu. Peki son zamanlarda çok karşımıza çıkan “Alkali” diyeti nedir? Sonunda bizi yine hüsrana uğratacak, “bir heveslik diyet mi?” yoksa gerçekten doğru beslenmemizi sağlayacak, kolay anlaşılır bir yöntem mi?

Sizin için kendi bildiklerimin yanı sıra yurt içi ve yurt dışında, alkali beslenme ile ilgili yazılan kitapları okudum ve bir derleme yaptım.

Denge;

Aldıklarımızın ve harcadıklarımızın dengesinden bahsederiz hep doğru beslenme ve kilo yönetimi ile ilgili konuşurken. Aslında Dünya’nın yaşamını sürdürmesi için gerekli olan, en basit organizmadan en kompleksine kadar, her birinin kendi içinde ve birbirleri ile olan dengesi söz konusudur. Her dengesizlik sonucu mutlaka bir kaos ortaya çıkmaktadır. Beslenmemizdeki denge bozukluğu ise obezite ve buna bağlı hastalıklar ile vücudumuzu kaosa sürüklemektedir. Alkali diyet ise vücuttaki asit-baz dengesinden bahsetmektedir.  Daha da öncesine giderseniz, atomun yapısındaki pozitif ve negatif iyonların, proton (+) ve elektronların (-) dengesinden. Değişen beslenme trendleri, saklama koşulları ve pişirme yöntemleri ile daha asidik hale gelen vücudumuzun, aslında alkali yönde olması gerektiğini savunmaktadır. Vücudu ne kadar alkali yaparsak o kadar sağlıklı olacağımızı öğütlemektedir. Yediğimiz alkali besinler, yaptığımız egzersizler ve stresten uzak durmak veya kontrolünü sağlamak ile daha alkali ve dolayısı ile daha sağlıklı bir yaşam elde edeceğimiz konusunu dile getirmektedir. 

Limon! Asit, ama Alkali diyorlar;

Alkali beslenmek, sadece doğada alkali olan besinleri vücuda kazandırmak anlamını taşımamaktadır. Sindirime girdikten sonra alkali özellik gösteren besinlerden de faydalanmak anlamını taşımaktadır. Herhangi bir besin sindirim süreci sonrasında vücuda asit artıklar bırakabilir, bıraktığı artıklar besinin asitliğini veya alkali oluşunu belirlemektedir. Limon bu durumun en iyi örneğidir. Elma sirkesi de bu duruma bir diğer örnektir. Bunun yanı sıra askorbik asit, yani C vitamini içeren çoğu besin kaynağı aslında iyi birer alkali kaynak olarak belirtilmektedir. 

Serbest radikaller, antioksidanlar …

Son yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz antioksidanlarında bir karşılığı var tabi alkali beslenmede. Vücuttaki oksitlenme veya asitlenme veya serbest radikal adı verilen, asidik yapıdaki maddelerin vücutta çoğalması ile damar harabiyeti boy göstermektedir. Serbest radikaller elektronu eksik asit yapıda maddeler olduklarından, alacağımız antioksidanlar yani alkali besinler ile bu asidik yapıyı nötralize hale getirmeye, vereceği zararları minimuma getirmeye ve hatta ortadan kaldırmaya çalışmaktayız. Alkali beslenme öğretilerinin içinde belki de kulağa en doğru geleni bu sanırım.

Son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan bir beslenme trendi olan row-food, çiğ beslenmede alkali öğretilerle doğru orantılı. Besinleri pişirdikçe daha fazla asidik etki gösterdiği savunulmaktadır. Ama tıbbi beslenme bilimi bazı besin öğelerinin ısı ile teması sonrası daha faydalı hale geldiğini söylemektedir. Örneğin pişmiş domatesin içindeki kalp koruyucu antioksidan likopen, çiğ domatese göre daha fazladır.

    Kolesterol karmaşası ve alkali beslenme;

Bazı Prof. ların hala kolesterol tehlikeli değildir, kolesterol ilacına gerek yoktur gibi çok tehlikeli ve bilimsel bir dayanağı olmayan açıklamalarının sebebinde, alkali beslenmeye olan inancında büyük etkisi vardır. Karaciğerden yapılan, vücudumuzun kendi ürettiği kolesterol (LDL), kanda asitliği azaltmaya yardımcı bir öğedir. Asidin vücudumuza zarar verdiğini öğütleyen alkali beslenmeye göre, kolesterol doğru bir şey yapmaktadır. Alkali beslenmeyi bir kenara bıraksanız bile kolesterol vücut için gerekli, çok önemli hormonların yapımı için gerekli bir maddedir. Fakat bu çok az miktar ile sağlanabilmektedir. Kolesterolün asitliği giderme özelliği, kabaca güzel bir huyunun olması onu masum hale getirmemektedir. Özellikle dışardan alacağımız kötü kolesterol kaynakları ve kanda yükselen kolesterol miktarı ile kalp hastalıkları arasında kanıtlanmış olan, sağlık için ciddi tehdit unsurları bulunmaktadır.

Obezite ve alkali beslenme;

Vücuttaki yağ yüzdesinin sağlıklı sınırların üzerine çıkması, laboratuvar bulgularınızın sizi tehdit etmeye başlamasının adıdır obezite. Alkali beslenme genel olarak yağlanmayı pankreas ve buna bağlı insülin ile anlatmaktadır. Bunun yanı sıra alkali beslenme ve vücutta artan oksijen miktarı ile yağların daha kolay yakılacağı. 

Kan şekerinin anahtarı olan insülin, kilo metabolizmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Fakat çok karmaşık bir yapı olan obezite için tek başına bir etken değildir. Genetikten tutunda, anne sütünü doğru düzgün alıp almamanıza kadar en 10 farklı mekanizmanın yol açabildiği bir hastalık olan obezite için tek sebep insülin olmadığı gibi, tek çare de alkali beslenme değildir.

Sağlıklı beslenme & Alkali beslenme;

Kuralları her öğretide farklı adlandırılsa da ortada tek bir gerçeklik bulunmaktadır, sağlıklı beslenme. Sizlere ekte sunduğumuz besin öğelerinin Ph değerlerini incelediğinizde, zaten sağlıklı beslenme de olmasını istediğimiz her şeyin, alkali kısımda yer aldığını göreceksiniz. Fakat listede göreceğiniz asit kısmında bulunan bazı besinlerde var ki, beslenmeniz için son derece elzemlerdir. Alkali beslenme öğretisine göre, aldığınız her asit besin karşısında bazı kaynaklara göre 20 katı bazı kaynaklara göre de 4 katı alkali besin almalısınız. Görünen o ki çok fazla alkali beslenmek, bir o kadar da asidik besinlerden kaçınmak lazım. Asidik besinlerden kaçınmak demir, kalsiyum ve b12 vitamini gibi vücut için çok elzem bazı besin öğelerinin eksikliğine yol açabilir.

Alkali beslenmeyi bilim dünyası daha çok kanser ile birlikte araştırmıştır. Kanser ve önlenmesi ile ilgili olumlu sonuçları da gözlemlenmiştir. 

Benim tavsiyem, tamamen alkali beslenmek yerine, vücutta asitliğin artmasının zararlı olduğunu kulağımıza küpe yapıp biraz daha dikkatli yaşamaya ve beslenmeye çalışmak. Suyun içine atacağınız karbonat size çok iyi alkali bir su kazandırır ama, tansiyonunuz ve mide yaralarınız için tehlike oluşturabilir!! Suyunuza limon eklediğinizde de alkali bir su içersiniz. Limonlu su içmek, metabolizmanızı hızlandırır. İçtiğiniz sudan daha fazla vitamin almanızı sağlar. Sade su içemeyenler içinde güzel bir tatlandırma ve sıvı alımını artıran bir yöntemdir. 

Gelin siz “alkali su içmeliyim” takıntısı yerine, sadece “bol ve sağlıklı su içmeliyim” deyin. Sağlıklı beslenmede takıntı haline gelen trendler, uzun vadede size zarar verir.